Anlaşmalı boşanmada velayet; evlilik birliğini artık sürdüremeyeceğini düşünen ve anlaşmalı boşanmak isteyen çiftlerin kafasını kurcalayan en büyük sorundur. Nitekim boşanmak isteyen ebeveynler için çocukların velayeti genelde en önemli konudur. Ve boşanma süreci çocuk psikolojisi açısından yaralayıcı bir süreçtir. Şayet iyi yönetilmezse çocuğun geleceğinde kalıcı izler bile bırakabilir.
Eşler, anlaşmalı boşanma yapmayı düşünüyorlarsa öncelikle yerine getirmeleri gerekenler vardır. Bu da anlaşmalı boşanma şartının temelini oluşturan çiftlerin tüm konularda iradelerinin tam örtüşmesidir. Nitekim genel olarak bakıldığında velayet dahil herhangi bir konuda anlaşma sağlanamaz ise boşanma çekişmeli olur.
Bu yazımızda anlaşmalı boşanma sürecinde anlaşmalı boşanma, çocuk velayeti, bu hukuki sürecin yakından etkilediği çocuk psikolojisi üzerine bilgiler vermeye çalışacağız. İşte boşanma ve çocuk üzerine detaylar;
Anlaşmalı Boşanma ve Velayet
Bir evlilik birliğinin en büyük kazanımlarından biri kesinlikle çocuklardır. Dolayısıyla çiftler, evliliği sonlandırmak istediklerinde çocuk velayeti en önemli konuların başında gelir. Bu kapsamda öncelikle velayetin ne olduğunu açıklamak gerekir. Arapça kökenli bir kelime olan velayetin TDK karşılığı “velilik, otorite, yetke” şeklindedir. Anne-baba ile çocuk arasındaki hukuki statüyü tanımlamak için kullanılan bir terimdir.
Velayet; 18 yaş altı çocuk ve istisnai olarak kısıtlı ergin çocukların barınması, bakımı, eğitimi, güvenliği, kişilik hakları ve mal varlıklarının korunmasını kapsar. Anne ve babaların çocukların bu ihtiyaçları ile ilgili yerine getirmesi gereken ödev, hak ve yetkileri temsil eder. Özetle; anne babaların çocukları üzerindeki hak ve ödevlerinin bütünüdür. Evlilik birliğinde kanunen anne babaya verilen bu hak ve yükümlülükler ise boşanma sürecinde ebeveynlerden birine veya ikisine ortak verilir.
Türk Medeni Kanunu’nun 335. Maddesine göre “Ergin olmayan çocuk, ana ve babasının velâyeti altındadır. Yasal sebep olmadıkça velâyet ana ve babadan alınamaz. Hâkim vasi atanmasına gerek görmedikçe, kısıtlanan ergin çocuklar da ana ve babanın velâyeti altında kalırlar.”
Kanunlarla da kesin çerçevesi çizildiği gibi evlilik birliği devam ettiği sürece velayet hakkı anne ve babadadır. Fakat ayrılık kararı alındı ise velayet hakkı ortak veya eşlerden birine geçer. Anlaşmalı boşanmada velayet belirlenmesi söz konusu olduğunda ise önce taraflar serbest iradelerini beyan ederler. Beraberinde ise mahkeme çocukların çıkar ve haklarını gözeterek çocuk velayeti konusunda karar verir.
Anlaşmalı boşanmada velayet sürecinde çiftler çocuk veya çocukların velayetine dair her türlü hususta anlaşma sağlamak zorundadır. Çocuğun velayetinin kime verileceği, velayeti almayan ebeveynin çocuk ile görüşme süresi, görüşeceği saat ve gün gibi tüm detaylarda ortak karar alırlar. Tüm bu hususların detaylı olarak ele alındığı anlaşmalı boşanma protokolü imzalanır. Bu protokolde yer alan çocuk velayeti konusunda hâkim, görülecek tek celselik davada çocuğun “üstün menfaatini” gözeterek karar verme amacıyla hareket eder.
Anlaşmalı boşanma davasında kardeşlerin farklı ebeveynlere verilmesi yönünde bir karar alınamayacağı da bilinmelidir. Nitekim kardeşlerin ayrılması demek onların “aile hayatlarına saygı gösterilmesi hakkına” müdahaledir. Ancak haklı ve kabul edilebilir sebepler olması gerekir ki kardeşler birbirinden ayrılabileceği bir velayet düzenlemesi olsun. Nitekim kardeşlerin aralarındaki aile bağının korunması anne ve babanın istek ve takdirine bırakılabilecek bir konu değildir.
Bunun yanında anlaşmalı boşanmada velayet harici diğer konularda boşanma protokolünde net şekilde belirtilmesi gerekir. Yer alması gereken konulardan başlıcalarını sıralamak gerekirse;
– Tüm ortak sahip olunan taşınır taşınmaz malların paylaşım durumu,
– Soyadı kullanım durumu,
– Yoksulluk nafakası durumu,
– Maddi tazminat durumu,
– Manevi tazminat durumu,
– Çocuklara ödenecek nafaka durumu,
Söz konusu tüm bu konular anlaşmalı boşanmada velayet konusunda tecrübe sahibi bir avukat tarafından ele alınmalıdır. Bu sayede hem dava tarafları hem de çocukların menfaatlerini en yüksek seviyede koruyacak sonuçlar alınabilir. Ayrıca boşanma sürecinin psikolojik yükü daha az zorlayıcı hale getirilebilir.
İlginizi Çekebilir: Anlaşmalı Boşanma ve Nafaka
Velayet Anlaşması

Hukuk sistemi içerisinde en kesin sonuç veren ve en sıkıntısız boşanma türü anlaşmalı boşanma davasıdır. Çünkü çiftler boşanma protokolünde yer alan tüm hususlarda ortak fikirdedirler. Yani anlaşmalı boşanma davası açılabilmesi için gereken tüm prosedürleri sağlamaları gerekir. Özetle; tarafların anlaşmalı boşanma protokolü içerisinde yer alan tüm hususlarda fikir birliği olması temel gerekliliktir. Ancak yerine getirilmesi gereken başka şartlarda vardır.
Öncelikle anlaşmalı boşanma için çiftlerin evliliklerinin en az 1 yıl sürmesi şarttır. Beraberinde boşanma nedeni evlilik birliğinin temelinden sarsılmış olması gerekir. Ayrıca her iki eşinde boşanmayı kabul etmesi şarttır. Ayrıca mahkemede baskı altında olmadan ifade verebiliyor olmaları gerekir. Bunun yanında protokolde yer alan nafaka, tazminat vb. gibi diğer tüm konularda da da mutabakata varılmış olması gerekir.
Anlaşmalı boşanma ile ilgili temel açıklamaları yaptıktan sonra şimdi de de velayet anlaşması nedir onu bir bakalım. Velayet anlaşması boşanma davasının tarafları arasında yer alan bir sözleşmedir. Anlaşmalı boşanma protokolü içerisinde yer alan bir nevi sözleşmedir. Bu sözleşme, dava sürecinde ve sonrasında müşterek çocuk veya çocukların taraflardan kimde kalacağını belirleyen şartları içerir. Görülecek boşanma davasında çocukların kimde kalacağını yanında diğer taraf ile ilgili görüşme şartlarının da çerçevesini çizer.
Türk Medeni Kanunu’nun 182/1. Maddesine Göre: “Mahkeme boşanma veya ayrılığa karar verirken, olanak bulundukça ana ve babayı dinledikten ve çocuk vesayet altında ise vasinin ve vesayet makamının düşüncesini aldıktan sonra, ana ve babanın haklarını ve çocuk ile olan kişisel ilişkilerini düzenler.” Şayet protokolde velayet anlaşması bulunmaz ise hâkim; çocuğun üstün yararını gözeterek bir karar verir.
Anlaşmalı boşanma çekişmeliye göre çocuk psikolojisi açısından da daha olumlu sonuçlar veren bir dava türüdür. Çünkü anlaşmalı boşanma velayet konusunda boşanma davası taraflarının iradeleri baz alır. Tarafların ortak iradeleri ile yürütülen bir süreç olduğu için hâkimin takdir yetkisi çekişmeliye göre nispeten daha kısıtlıdır. Ancak hâkim gerekli gördüğünde takdir yetkisini kullanarak tamamen çocuğun üstün menfaatini gözeterek de bir velayet kararı verebilir.
Velayet anlaşması içerisinde yer alan kurallar tarafların fikir birliği ile alınmasıyla konulduğundan dolayı dava sonrası değiştirilmesi istisnai durumlar hariç söz konusu değildir. Ayrıca velayet anlaşmasında yer almayan başka talepler edilmesi de mümkün değildir. Bu yüzden anlaşmalı boşanma protokolünün bu konuda uzmanlığını kanıtlamış bir avukat tarafından hazırlanmasında üstün yarar vardır. Boşanma da en önemli konulardan biri olan çocuk velayeti konusu böylelikle taraflar ve çocuk için en sağlıklı sonuçlar verecek şekilde çözülebilir.
Dava sonrası velayet anlaşması değişikliği ise yukarıda değinildiği gibi ancak istisnai durumlarda söz konusudur. Bu istisnai durumlar anne veya babanın başkası ile evlenmesi, vefat etmesi veya başka bir yere gitmesi olarak sıralanabilir. Kanun gereği bu durumlarda hâkim, çocuğun velayetini kendiliğinden değiştirebilir. Veya velayet hakkı olmayan taraf değiştirilmesi için talepte bulunarak dava açabilir. Yapılan bu talepte çocuğun velayetinin kendisine geçmesini talep edebilir.
Çocukların Psikolojik Durumu

Kuşkusuz çocukların başına gelebilecek en travmatik olaylardan biri anne babasının boşanmasıdır. Dolayısıyla çocuk psikolojisi açısından hassasiyetle yönetilmesi gereken bir süreçtir. Çünkü çoğu zaman çocukların omuzlarındaki duygusal yük oldukça fazladır. Nitekim çiftlerin karşılıklı inatlaşması, hukuki çatışmalar ve yaşanan kavgalar içerisinde çocuk birçok kaygılar geliştirir. Nitekim her zaman her iki tarafta bu psikolojik savaşta boşanma ve çocuk ikilisini iyi yönetemeyebilir. Dolayısıyla çoğu zaman uzman desteği alınması şart hale gelir.
Çocuk psikolojisi açısından karmaşık olan bu dönemde çocukların yaşadığı kaygılardan bazılarını sıralamak gerekirse bu dönemin neden profesyonelce yönetilmesi gerektiği daha iyi anlaşılabilir. Çocukların bu dönemde yaşadığı kaygılar ve kafalarında dönüp duran sorulardan bazıları şu şekildedir;
– Annem- babam bir daha konuşacak mı?
– Bir daha hepimiz bir arada olabilecek miyiz?
– Bundan sonraki süreçte annem babam daha sinirli ve üzgün mü olacak?
– Benim istek ve arzularım konusunda izin almak kolaylaşacak mı zorlaşacak mı?
– İstediğim her şeyi yapabilir miyim?
– Kiminle yaşayacağım? Kimi seçmeliyim?
– Annemi seçersem babamı, babamı seçersem annemi kırar mıyım? Bir daha yanında kalmadığım ebeveynimi görebilecek miyim?
– İlla ikisinden birini kaybetmem gerekiyor mu?
– Yaşadığım ev, çevre, okul ve arkadaşlarım değişecek mi?
– Evcil hayvanımdan (varsa)ayrılmak zorunda kalacak mıyım?
Ebeveynleri birlikteyken çocukların akıllarına bile gelmeyen birçok soru, boşanma sürecinde beyinlerinde döner dolaşır. Dolayısıyla boşanma ve çocuk bu süreçte ele alınması gereken en önemli ikilidir denilebilir. Ancak bu süreç her iki tarafça iyi yönetilirse, boşanma çocukların gözünde “büyük felaket” olarak tanımlanabilecek bir süreç olmaktan çıkartılabilir. Böylelikle çocukların bu süreçte daha az örselenmeleri önlenir, sağlıklı büyümelerini engelleyecek travmalar yaşamalarının da önüne geçilebilir.
Boşanma sürecinde çocuk psikolojisi açısından derin yaralar açan söylemlerden kaçınmak her iki tarafında öncelikle hassasiyeti olması gerekir. Çünkü anne veya babanın diğer taraf için yaptığı suçlama ve negatif söylemler çocuklar açısından kalıcı yıkımlar oluşturacak bir duygu hali yaratabilir. Bu zorlu süreçte ebeveynlerin birbirleri hakkındaki negatif tutumları, çocuğun boşanma olgusunu kendisi ile ilişkilendirmesine neden olabilir. Nitekim çocuklar, kendisi değerli bir birey olsaydı anne babasının boşanmayacakları şeklinde bir etiketleme yapabilirler.
Çocukların kendileri üzerinde yaptıkları bu etiketleme ise çocuk psikolojisi açısından derin izler bırakacak özgüven eksikliği ve değersizlik duygusu gibi kalıcı hasarlar bırakabilir. Öyle ki; bu hasarlar boşanma süreci ve hemen sonrası değil çocuğun tüm hayatını etkileyecek izler bırakabilir. Ancak anne- baba bu zorlu süreci ne kadar profesyonelce yürütürse aldıkları hasar az olur. Çocuktaki stres faktörlerini azaltır, onlarla baş etmelerini kolaylaştırır. Ayrıca çocukların yeni duruma alışma ve uyum sağlama kabiliyetlerini artırarak süreci kolaylaştırabilir.
Özetle anlaşmalı boşanma çekişmeli boşanmaya göre daha az duygusal hasarla sonuçlanan bir boşanma şeklidir. Çünkü boşanma protokolünde yer alan tüm kurallar çiftlerin iradelerinin örtüşmesi ile oluşturulur. Dolayısıyla anlaşmalı boşanmada velayet konusundan nafaka, mal paylaşımı ve tazminat gibi tüm konular üzerinde tarafların uzlaştığı bir boşanma şeklidir. Nitekim bu boşanma şeklini seçebilmek için gereken koşullar bu davayı çekişmeliye göre daha az yıpratıcı hale getirir. Özellikle anlaşmalı boşanma konusunda uzman bir boşanma avukatı tarafından açıldığında ise çekişmeliye dönmeden sonuçlanma olasılığı daha yüksektir.
Alanında uzman bir boşanma avukatı boşanma sürecindeki maddi kayıpların azaltılması ve telafisi imkânsız zararlarla karşılaşılmasını önlemek için müthiş değerli bir seçimdir. Bu hem çiftler hem de çocukların süreci daha az duygusal hasarlı geçirmesini sağlar. Ayrıca istinaf ve temyiz süreleri ile birlikte ortalama 3-5 yıl süren çekişmeli boşanma sürecinin diğer maddi ve manevi yüklerinden de kurtarmış olur. Tek bir duruşmada sonuçlanan anlaşmalı boşanma davası, genelde 1-3 ay içinde son bulur. Bu özelliğiyle de taraflar ve çocukların yeni düzenlerine bir an önce geçebilmelerine imkân sunar. Yani boşanma ve çocuk arasındaki negatif etkileri azaltır.